Kon-Tiki ile Kasım Ayında Göcek - Ören Seyri

     Evet efendim bendeniz de Okluk Koyu'na gitti sonunda. Zaten bize böyle güzel yerlerin hep hüzünlü kısmı denk gelir. Nasibimiz böyle demek ki.

     Sevgili Melih yeni teknesinin Göcek- Ören transferi için Kemal Abi ve beni davet etmişti. Bu sefer bu teknede iş yapmayacaksın, dinlenmeye geliyorsun ona göre diye de tembih etti. Ve öyle de oldu . İlk defa kendi teknem ve eş dost tekneleri dahil seyirde bir tekne de ayrı bir kamarada uyudum. Kapısı bile vardı. Güleceksiniz ama , o kadar seyir yapıyoruz ve ben hep havuzluk yada salonda uyumuşumdur.  Kendi teknelerimde ise Bidarka'ya gelene kadar hiç bağımsız kamara zaten olmamıştı. Neyse konunun özünden sapmayalım , konu çok başka.

     Yeni Kon Tiki bir Jeanneau 50 Ds . Kocaman bir tekne ve her zaman olduğu gibi Melih olanca ilgisini yeni teknesine göstermiş. Pruvası neta olsun, ailecek hayallerine keyifle sağlıkla götürsün, getirsin.

     Neyse Efendim Pastırma yazının başlangıcına denk gelen güzel bir Kasım sabahı kendimizi Göcek'te buluverdik. Hemde Burak,Tiryaki,Melih , Kemal ve ben ve bir kahvaltı masasında. Epey sohbet muhabbet sonrası  yolcu yolunda gerek dedik ve müsade istedik. Burak bizi uğurladı iskeleden.Kendisi katılamadı bir haftadır Marmaris'te yarıştaymışlar. Leo'yla birlikte tüm kupaları topladıkları için biraz yorulmuşlar. Biz ise yine kuzeyli modunda bota doluştuk doğru alargadaki Kon Tiki' ye.,
                                                                                                                                                                                                                               Cumartesi öğlen saat bir gibi yola çıktık. Öyle bir hava varki, anlatacak kelime yok. Rüzgar sıfır, dalga sıfır, güneş olabildiğince parlak. Keyifle yol alıyoruz.
Melih bu seyir için program yapmış. Çiftlik, Knidos, Bozburun gibi yerler uğrayarak gideceğiz. Yol çok uzun olmadığı için üç güne yayılmış keyifli bir seyir planlamış.
    Bu sırada havadan sudan barajlardaki su seviyesinden falan konuşup dururken, Melih akşam nerede kalalım diye sordu. Ben de gayri ihtiyari niye kalıyoruz gitsek ya dedim. Hemen karşı soru geldi nereye gidiyoruz?  Bilenler biliyor , benim için denizde olmak, yol almak daha bir keyiflidir, ayrıca seyir öncesi çok fazla hava durumuna falanda bakmam. Aklıma Gökova geldi ben OkluĞa hiç gitmemiştim. Tesadüf Melih ve Kemal Abi de gitmemişler. E bir daha gidemeyecektik belki de . Görmeliydik bu güzelliği.  Hemen yeni seyiir planını oluşturduk Rota direk İngiliz Limanı oluverdi bile.        Bu sırada Marmaris yarış haftasından  Göcek yarışına dönen tekneler le karşılaşıyoruz. O da ne ? Clavella ve Leo . O da dönüş yolunda. Tesadüf işte onunla da  selamlaştık. 

ardından harika bir yemek hazırlığı akşam oluyor ve biz vardiya düzenine geçmeye hazırlanıyoruz.    




       Bu esnada Ünlü Açık Deniz Yatçısı Tümay Kaptanın özlü sözü aklıma geldi. " Mazotu buldun kap, havayı buldun yürü" çok zaman önce zello da konuşmuştuk , kendisi Böke'ye bir seyrinde böyle uyarıda bulunmuştu. Ben de Çok sevdim sevgili Tümay Kaptanın bu sözünü. Hava öyle güzelki durulmaz böyle bir havada hiç bir yerde. e o zaman havayı bulduk yürüyelim.
       Akşam oldu ay doğdu, inanılmaz güzel mehtap var, rüzgar yok , hava havuzlukta üşütmüyor ve yine çok güzel bir gece seyri başladı. İlk vardiya Melih ve bende Kemal Abi yatmaya gider. Bir gecelik yolculukta vardiya olur mu diyeceksiniz ama biz bir akşam önce neredeyse hiç uyumamıştık. Sırasıyla üçer saat Kemal Abi- Melih, Ben - Kemal Abi ve tekrar Kemal Abi - Melih şeklinde devam etti bu dönüşüm. Sabah en son ben yatmıştım, uyandığımda İngiliz Limanına giriyorduk.
Günün ilk ışıklarıyla  koyun ortasına demirledik KonTiki 'yi. Koy Da bizden başka kimse yok, suyun üstü yarım metre buhar tabakası, güneş 4 parmak yükselmiş olmasına rağmen hala görünmüyor. Harika kuş cıvıltıları, Renklerini korumaya çalışan çam ağaçları, daha tasvir etmeyeyim geri kalanları kendime saklayayım.

Cennetten bir köşe işte.       



   İngiliz limanında çok keyifli bir kahvaltı hazırlığına giriştik. Güneş biraz yükselince sıcaklığı kemiklerimizi ısıttı. Bir ara bir baktım Kemal Abi suda yüzüyor. epey bir yüzdü . Sonrasında harika bir kahvaltı, bize özel bir koyda kuş cıvıltıları arasında.  Zaten böyle bir ortam ancak bu mevsimde yakalanabilir.
     Ören de Bodrumda dünyanın teknesi var niye kimse gelmemiş merak ettim. Oysa cumartesi pazar için harika bir yer. Millet bıkmış demekki. Yada denize sadece yazın çıkılır mantığı mı var acaba. Aman neyse ne biz keyfimize bakalım. Her zaman olduğu gibi denizde yalnızız.
    Kahvaltıdan sonra atladım bota kıyıya gittim. Bir baktım bizim İnebolu'da "mumgele" dediğimiz yada "kocayemiş" diye bilinen yabani dağ çileği ağaçları var. Çoğunu kuşlar yemiş yada gagalamış. Sağlam bulduklarımızdan epeyce yedik.  Sonra Kemal Abi de geldi epeyce yüzdük belkide bu senenin final yüzmesini yaptık.

     Öğleden sonra yine ani bir karar ve hareketle demirimizi aldık bu cennetten köşe yerden, başka bir cennet köşeye.            





     Öğleden sonra Okluk koyu için karşıya geçtik. Öncek Denizkızına bir selam çaktık, sonra döndük koyun içine. Yavaş yavaş girdik, daha önce gelmediğimiz için tahmin üzerine denizkızı ve Yücel retaurant iskelelerini bulduk inceledik yanaşmayı düşünmedik. Koyun dibine Rahmetli Sadun Boro 'nun mekanına doğru yol aldık. 9,5 metreye demirimizi bıraktık. Hoş demir atmasaymışızda sabaha kadar kımıldamamdan dururmuş tekne burada.
     Hakikaten cennetten bir köşeymiş buraları , biz alargaya demirledik ve keyfini çıkartmaya başladık buraların. Bir müddet sonra Sadun boro yürüyüş yoluna bakmaya gittik. İskelede bir kaç kişi çipura tutuyordu. Bizde epey denedik ama tutamadık.
    Yürüyüş yolu artık yok, yakında orman olur, tabelası oradaki mavi isimli teknenin üzerindeydi.  biraz üzüldük. Denizkızı restaurana kadar yürüdük. Tamamen boşaltılmış. Dönüşte Yücel Restaurana uğradık, onlarda binayı boşaltıyorlardı. Biraz hüzünlendik döndük tekneye. Geç gelmişiz buralara.                                                            





      Okluk koyunda geçen bu güzel ve hüzünlü akşamın ardından keyifli bir uyku çektik. Nasıl bir yerse kayık bir milim kımıldamadı, demir atmasak bile olurmuş.  Hiç endişe etmeden uyuduk .
Akşam olurken dikkatimi bir şey çekti. Mutlaka daha önce fark edenler olmuştur. Rahmetli Sadun Boro'nu Kısmeti bağladığı köşe kış güneşini akşamın geç saatlerine kadar alabilen bir köşe. Bu teknede kışlayanlar için çok iyi bir şey olsa gerek.
   Sabah kalktıktan sonra öğlene kadar oyalandık , bu güzel yeri bırakamadık. Aslında Karacasöğüt'ede uğramayı düşünüyorduk.Fakat geç kalınca direk longöze geçtik. Yağmur ve rüzgarda iyice sertleşti. Sonra bastık geçtik Ören'e . Ören'de bağlandık ardından bir yemek ve sonrasında havaalanı ve İstanbul.
        Bir keyifli seyri daha yazdık hatıra defterine ,Teşekkürler Melih, teşekkürler Kemal Abi.
         
                                                    Herkese Selamet dilerim.


Yorumlar